HUGONOTLAR
Hugonotlar- Almanya’nın unutulan azınlığı
Bundan 335 sene önce, bu
topraklara kabul edilmiş Fransız Hugonotların kim oldukları, neden geldikleri ve
yerleştikleri yerlerdeki durumlarını dile getirmek istedim. Aslında, Almanya’nın bilinen en eski azınlığı
Yahudiler. Onlar tam 1700 sene önce peyder pey geldiler, 515 bine
ulaştıklarında ise, bilindiği gibi soykırımdan geçirildiler. Günümüzde sayıları
birkaç bini geçmez.
1685 yılında, ‘Allah adına’ Katolıklerle Protestanlar
arasında yapılan birbirini kırma savaşından sonra, Fransa Kralı Ludwig XIV
Hugenotları (Calvinist Protestanlar) kendi
iktidarının ihyası için sıkı takibe aldırdı. Kim ki Protestanlığı terkedip, Katolikliğe
geçmiyorsa, vatan haini ve düşman ilan edildi. Sonuç malum: Ölüm veya sürgün...
Ülkede kalanlar, denileni yapmak zorunda kaldılar. 200
binin üzerinde insan, ‘ne olursa olsun,
ben inancımdan vazgeçmem’ diyerek, Protestan olan veya hoşgörü gösteren
ülkelere dağıldılar. İsviçre, İngiltere, Danimarka, Hollanda, İsveç. Bunlardan 44
bini o zamanki küçük Almanyalar’da yeni yurtlar aramaya koyuldular.
Prens Friedrıch Willhelm, ilk gelen Hugonotları karşılarken.
Preussen’i ( Bugünki
Brandenburg-Berlin Eyaletleri ve çevresi) yöneten ve ‚Büyük Prens‘ ünvanlı
Friedrich Wilhelm, Potsdam açıklaması denen kararname ile, 1685’de 20 ( bazı
kaynaklar 26 bin diyor) bin din kardeşini hanedanlığına davet etti.
Yeni
gelenler arasında her meslekten göçmen mevcuttu. Hem de, o zamanlar teknikte ileri
olan bir ülkeden. Şapka yapımı, ipek işlemeciliği, matbaacı, kuyumcu, sabun,
mum ve diğer meslek erbabı...Yani aristokrasinin ihtiyaç duyacağı lüx malları
üretenler. Ayrıca, Fransızca elit kesimin dili olmuştu. Almanya’ya yerleşen Fransızlar, yakılıp yıkılan köyleri
onardılar. Meyvacılık ve şarapçılık işini de daha iyi becerdiklerini kısa
zamanda gösterdiler. Gelenler arasında uzman subaylar da bol miktarda mevcuttu. Hemen
Prusya ordusuna alındılar. Savaş alanlarında deneyli bu zatlar, kolları
sıvayıp, kendilerini kabul eden Prens’in askerlerini modern bir orduya
dönüştürmek için tüm hünerlerini ortaya koydular.
1685-1710 yılları arasında hicret eden 20 bin Hugonot’dan
6000 bini Berlin’e yerleştirildi. Bu sayı o zaman kennte yaşayanların yüzde
25’i demekti. (Ne günler!..bugün Başkent’te 3 milyon 400 bin kişi yaşıyor.)
Prens F.Willhelm, danışmanlarının önerisi ile gelenlere
işyerleri açmaları için parasal desteğin yanısıra, vergi muafiyeti ve ticarette
gümrük almama hakkı da tanıdı. İstisnalar bununla da bitmedi: Hugonotlar kendi
okullarını, kiliselerini de kurabileceklerdi. Berlin’de o yıllarda yapılan ve ‚Französische Dom‘
olarak adlandırılan kilise , günümüzde de inançlı protestanların dini
vecibelerini yerine getirdikleri bir yer.
Hugonotlardan geriye kalan, Berlin'deki Fransız kilisesi |
Aradan geçen birkaç yılda, Alman Prens ve Herzogların
Hugonotlara gösterdiği ayrıcalıklar, tebaa arasında kıskançlıklara, gittikçe ırkçılığa
dönüştü. Evleri taşlandı, işyerleri yağmalandı ve dövülüp, öldürülenler oldu. Magdeburg
kentinde Fransızların evleri ateşe verildi. Yangını söndürmeye gelen o zamanın
tulumbacılarını halk,’Bırak Fransızlar yansın’ diyerek engelledi. Aşağı
Saksonya Eyaleti’ne bağlı Celle’de, bir zamanların ‘din kardeşleri’ duşmanca hakaretlere uğrayıp, dövüldüler. Aynı dinden olan Protestan papazlar
tarafından ayinlere bile alınmadılar. Bu azınlık korkuya kapıldı. Şehirin kenar
mahallerinde yaşayanlar kentin merkezi yerlerinde küçük koloniler oluşturdu.
Almanlarla mümkün olduğunca ilişki kurmamaya, kız alıp verme kesildi ve dikkat
çekmemeye çalıştılar. Hugonotların kendini izole etmeleri tam bir yüzyıl sürdü.Yöneticiler
tüm bu olup bitenler karşısında şaşkın durumdaydılar. Hemen kısıtlayıcı
tedbirler alınmaya başlandı, daha fazla din kardeşin ülkelere gelmesi
engellendi
Günümüzden 335 yıl öncesinde yaşanan bu hazin göç olayı, bir
Fransız azınlığa dönüşemeden asimilasiyona uğrayıp, kayboldu. Geride birkaç kilise, bir müze , Berlin’de bir
Fransız okulu, bir cadde ve bir semt adı, bir de, bir elin parmakları
kadar Fransız aile isimleri yadiğar kaldı.
Yazı ve Fotograflar: Cömert Mirza
Kommentare
Kommentar veröffentlichen
Görüş